‘Emtia fiyatlarındaki artış çiftçilerimizi etkileyecek üzere görünüyor’

dunyadan

Aktif Üye
‘Emtia fiyatlarındaki artış çiftçilerimizi etkileyecek üzere görünüyor’
Çiftçilerin sorunlarını sahada çözüp derdine derman olmayı istediklerini vurgulayan Pakdemirli, “Zaman zaman dertlerimiz ve çözümleri sürekli değişecek. Biz de sürekli çabalıyor olacağız. Eğer derdiniz var ise, gece uyumuyorsanız, evin ışıkları açıksa bizim de derdimiz var, Bakanlığın ışıkları açık, sizin için düşünüyoruz, dertleniyoruz demektir.” diye konuştu.

Kovid-19 salgınıyla mücadelenin devam ettiğine dikkati çeken Pakdemirli, sözlerini şöyleki sürdürdü:

“Dünya ve Türkiye boğuşuyor ve bununla ilgili tarımı, gıdayı, sektörü de etkileyen unsurlar var. Emtia tutarları artıyor, ülkeler stokçuluk yapmaya başladı. Dış ticaret tedbirleri getirdiler, getirmeseler de tarife dışı engeller uygulanıyor. Bütün dünyada belirsizliği yönetmeyle ilgili genel bir endişeden ötürü fiyatlama yapısı da son derece yukarı doğru gitmiş durumda. Bu kimi zaman çiftçimizin lehinde olurken, kimi zaman besicimizin aleyhinde olabiliyor, kimi zaman tüketicimizin aleyhinde olabiliyor ama sürdürülebilir üretme konusunda gayretimizi sürdürüyoruz. Pandemi artık bize bir şey emrediyor. Eskiden yaptığımız gibi işleri aynen devam ettirmememiz gerekiyor. Yani bir ürün üretiyorsak, bunun farklı mamüllerini aramamız gerekiyor. Dekar başı verimlilikleri artırmamız gerekiyor. Son 20 yılda dekar başına verimlilikte, örneğin hububatta yüzde 40, mısırda yüzde 122 artışımız var. Bunlar Ar-Ge ve teknolojiyle oluyor.”


– Çiftçilere “kanola ekin” çağrısı

Pakdemirli, çiftçileri kanola üretimine davet ederek, şöyleki konuştu:

“Türkiye yegane ayçiçek ülkelerinden biridir. Yani tek bir yağa bağımlı ülkelerden biridir. Kanola bizim toprağımıza oldukca uygun, önemli bir ürün olduğunu düşünüyoruz. Dünyadaki en önemli yağlı tohumlu bitkilerden. Organik maddesi son derece yüksek ve buğdayla oldukca kolay münavebe ediliyor ve bu sırada toprağı ıslah ediyor. Kışlık ekiliyor, gerçekten az su tüketiyor ve kuraklığa son derece dayanıklı. Küspesinde yüzde 40 protein yem ham maddesi var. Arıcılara ilkbaharda bol nektar veriyor. Ülkemizin yağ ihtiyacını büyük oranda karşılama potansiyeli var. Türkiye’nin 10 yıllık ortalaması 115 bin tona karşılık geliyor. Dekara verdiğimiz destek mazot, gübre, sertifikalı tohum destekleri toplarsak, 204 liraya varan desteğimiz var. Kanolada yağ randımanımız yüzde 40-45. Gerek sözleşmeli model hedefi gerekse de Toprak Mahsulleri Ofisi üzerinden üreticilerimiz üretirse biz bunları alabiliriz. Sertifikalı tohumun da yüzde 50’sini Bakanlık olarak karşılıyoruz. Dönümde yüzde 50’den çok yağ alıyorsunuz. Çiftçi için daha fazla gelir söz konusu. Bundan ötürü özellikle Türkiye’nin yağlı tohumlardaki kendi kendine yeterliliğini ekili arazileri artırmadan artırmanın en önemli yollarından bir tanesi. Burada yağlı tohumlarla ilgili ekileni de çeşitlendiriyor olmamız lazım.”

Pakdemirli, kanola üretimiyle ilgili TMO’ya çalışma talimatı verdiğini, çiftçilerin hiç korkmadan üretim yapabileceğini, gerekirse TMO üzerinden alım yapabileceklerini anlattı.

Dünyada son 50 yılda sel, fırtına ve kuraklık afet sayısının beş misli arttığına işaret eden Pakdemirli, şunları söylemiş oldu:


“İklim değişikliği de önümüzdeki 20 senede tarımsal üretimde bugünkü yaptığımız biçimde tarımsal üretim yaparsak, yüzde 10 ila 25 civarında kayıp olacağını söylüyor. Kuraklığı hep beraber yaşadık. Kuraklığa karşı tedbir aldık, özellikle hububat ve baklagillerde dekarda 100 liraya varan destek, tarımsal kredilerin ertelenmesi ve TARSİM kuraklık sigortasıyla alakalı bazı ek tedbirler aldık. Kuraklığın artık geçici olduğunu düşünmememiz gerekiyor. Bunların artık yeni normaller olduğunu kabul edip, sigortaya biraz daha fazla yüklenmemiz gerekiyor. 2022’de kuraklık sigortasında yüzde 60 olan devlet desteğini 70’e çıkardık. Hasar ödeme oranlarını da yüzde 70’ten 80’e çıkardık. Bu eleştiriliyordu, mümkün mertebe yükselttik.”

– “Artışların minimum derecede olması gayreti arasında olduk”

Salgın ve küresel belirsizlikler sebebiyle ciddi fiyat artışları yaşandığını dile getiren Pakdemirli, şunları kaydetti:

“Petrol, plastik, demir çelik ve bunlar gibi emtialarda, hububatta, yağlı tohumlarda yüzde 100-200’lere varan artışlar var. Emtia tutarlarındaki artış ciddi anlamda bugüne kadar belki çiftçimizi etkilememiş olsa da bundan daha sonraki maliyet yapısı açısından etkileyecek gibi görünüyor. Son 3 yıldır çiftçimizin emeğini yerde bırakmadık, alın terini boşa akıtmadık. Doğru fiyat politikaları, doğru alım politikaları ve doğru piyasaların oluşmasını sağlayarak çiftçimizin doğru fiyatlara ulaşması gayretinde olduk. Bunu ekseriyetle başardık diyebilirim. Allah yardım etti, Cumhurbaşkanımız destek oldu ve küresel ekonomik dalgalanmanın olduğu salgın döneminde çiftçimizi üzmeden, moralini bozmadan, üretim seyri arasında kalması gayreti arasında olduk. Bunların hem üretici hem tüketici tarafında gıda tutarları artışıyla ilgili bizde de çözüm çalışmaları yapılması gerekiyor. Son derece artan fiyatlar ve mutfaktaki enflasyonun da bir biçimde hem gelir aynı zamanda sabitlenmesi anlamında çalışması yapılması gerekiyor. Aslında onlarca çalışma yaptığımızı söyleyebilirim. Dünyadaki fiyat artışlarının önemli bir kısmı da ülkemize daha minimum oranda yansımıştır. Artırılan üretimle, doğru alım ve dış ticaret politikalarının uygulanmasıyla bu artışların minimum derecede olması gayreti arasında olduk. Burada önemli derecede başarı elde ettik. Onu da ifade etmek isterim.”


Bakan Pakdemirli, gıda tutarlarındaki artışın çözümünün yapısal değişiklikler olduğuna işaret ederek, “Bununla ilgili kısa vadeli çözümler ortaya koyuyoruz ama yapısal değişiklik olarak en önemli değişikliği, sözleşmeli üretimde görüyorum. Sözleşmeli üretimde pancar, domates gibi ürünlerde deneyimimiz var ama gelişmiş ülkelerde yüzde 85 oranında sözleşmeli üretim yapıldığını biliyoruz. Bizde ne yazık ki yüzde 5. Bizim çiftçimiz ekerken, dikerken, ektiğinin diktiğini kaç paraya satacağını bilmiyor. Günün sonunda, yani harman zamanı bir iddia oynanıyor ve deniyor ki, ‘Harmanda iyi fiyat yakalayacağım’. Ekseriyetle yakalanıyor ama yakalanmadığı durumlar da oluyor. Çiftçimizin daha konforlu olması için bence hızlı biçimde sözleşmeli üretime geçmemiz lazım. Bana gore Türkiye buna geç kalmıştır.” ifadelerini kullandı.

Muhalefet partilerinden gelen taban fiyatlara ilişkin eleştirileri de yanıtlayan Pakdemirli, “Dün de ana muhalefet partisi lideri taban fiyatlarla ilgili bazı açıklamalarda bulunmuş. Bu işin çözümü taban fiyatta değil. Türkiye artık serbest piyasa ekonomisinden geri dönemez. Türkiye hem ithalata hem ihracata açık, yani dış ticarete açık bir ülke. Türkiye Küba değil. Taban fiyatla artık yürütemezsiniz bu işleri. Bu işleri ancak sözleşmeli üretimle, yani örneğin üreticinin sürekli üretimde kalması, tohuma küsmemesiyse, bunları ancak sözleşmeli üretimle yapabilirsiniz. Sözleşmeli üretimle ilgili yasal mevzuat eksiğimiz de var. Bununla ilgili Gazi Meclis’imizle görüşüyoruz ama bunu sihirli değnek gibi algılamamamız lazım. Sözleşmeli üretimin toplam üretimdeki payını artırması zaman alacaktır ama Türkiye için gecikmiştir. Bir an önceden bunu devreye koymak lazım. Özellikle yapısal değişikliklerin en başında sözleşmeli üretim geliyor diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Fiyat artışlarıyla ilgili yoğun mesai yürüttüklerinin altını çizen Pakdemirli, “Gıda tutarlarını izleme kurulumuz, gıda komitemiz ve komite arasında Merkez Bankası erken uyarı sistemi getirdi. böyle mamüllerin hepsinin takibi yapılıyor. Dış ticaretteki dengelerde problem olduğunda bunları ortaya koyuyoruz ve bu takipler neticesinde gerekli tedbirler hızlı biçimde alınıyor. Aslında gıda komitemiz ayda bir toplanıyor gibi görünüyor ama 3-4 bakanlık her hafta alt komitelerde toplanıyor ve ağırlıklı olarak daha oldukca tarımın meseleleri, gıdanın meseleleri konuşuluyor. İşin arasında Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Gerektiğinde diğer bakanlıklardan, imalatla ilgili süreçler geldiği zaman diğer bakanlıklardan arkadaşlar da geliyor ama bu konular aslında her hafta hükümetin gündemine taşınmış durumda ve her hafta konuşuluyor.” dedi.

(Sürecek)

Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.