Mert
Yeni Üye
[color=]Keşfet Tuşu Hangisi? Sosyal Eşitsizlikler, Görünürlük ve Dijital Alanın Sessiz Hiyerarşisi[/color]
Bir sabah kahvemi alıp sosyal medya uygulamasını açtığımda, parmağım istemsizce “keşfet” sekmesine gidiyor. Orada ne var biliyorum: yüzler, markalar, tatil fotoğrafları, başarı hikâyeleri… Ama bir süre sonra fark ettim ki, bu “keşif” aslında bana dünyayı değil, algoritmanın seçtiği bir gerçekliği gösteriyor. O an kendi kendime sordum: “Keşfet tuşu hangisi gerçekten? Parmaktaki mi, yoksa zihnimizdeki mi?”
Bu yazı, görünürde basit bir dijital terim olan “keşfet” kavramını sosyal yapı, cinsiyet, ırk ve sınıf eşitsizlikleriyle birlikte ele almak için bir davettir. Çünkü dijital çağda keşfetmek, sadece merak değil; aynı zamanda kimin görünür olabileceğini, kimin sesinin duyulacağını belirleyen bir güç ilişkisi meselesidir.
---
[color=]1. “Keşfetmek” Ne Anlama Geliyor? Dijital Alanın Sosyolojisi[/color]
Sosyal medya platformlarında “keşfet” tuşu, algoritmaların kullanıcılara “ilgi çekici” içerikleri sunmasını sağlar. Ancak bu sistem, nötr değildir. Kültürel teorisyen Safiya Noble, Algorithms of Oppression (2018) adlı çalışmasında, algoritmaların toplumsal önyargıları yeniden ürettiğini savunur. Noble’a göre dijital keşif, özellikle kadınlar, siyahiler ve alt sınıflar için eşit olmayan bir oyun alanıdır.
Gerçek şu ki, “keşfet” sekmesi, kimlerin “keşfedilebilir” olduğuna karar verir. Bu, dijital dünyanın sınıfsal bir kapısıdır: görünürlük, erişim, beğeni ve takipçi, artık kültürel sermayenin bir parçası haline gelmiştir. Bourdieu’nün Habitus kavramıyla açıklarsak, dijital alışkanlıklarımız bile sosyal kökenimizin izlerini taşır. Orta sınıf bir kadınla, kırsal kökenli bir genç erkeğin keşfet sayfasında gördükleri farklıdır — çünkü sistem, kim olduğumuzu tahmin eder ve buna göre neyi “keşfetmemiz” gerektiğini belirler.
---
[color=]2. Kadınlar, Empati ve Görünürlük Mücadelesi[/color]
Kadınların “keşfet” alanındaki temsili, toplumsal cinsiyet normlarının dijital bir uzantısıdır. Kadın kullanıcılar sıklıkla dış görünüş, yaşam tarzı ya da ilişkisel paylaşımlarla öne çıkarılır. Bu durum, bireysel tercihlerden çok algoritmik yönlendirmelerin sonucudur. Oxford Internet Institute’un 2022 raporu, sosyal medya algoritmalarının kadın kullanıcıları %28 oranında daha fazla “görsel odaklı içerik üreticisi” olarak sınıflandırdığını ortaya koymuştur.
Bu, kadınların duygusal ve empatik yönlerini öne çıkaran kültürel bir kodla da örtüşür. Kadınların çevrimiçi görünürlüğü sıklıkla “estetik” veya “ilham verici” kimliklerle ilişkilendirilir. Ancak bu temsiller, kimi zaman kadının entelektüel üretimini gölgede bırakır. Bir kadın sanatçı, felsefi bir yazı paylaştığında değil, estetik bir karede “keşfedilir.”
Bu durum, empatiyle direniş arasında bir dengeyi doğurur: Kadınlar genellikle sosyal yapıların etkilerini duygusal bir farkındalıkla okur; ancak bu farkındalık bazen görünürlük için bir “performans”a dönüşebilir.
---
[color=]3. Erkekler, Çözüm Odaklılık ve Dijital Strateji[/color]
Erkek kullanıcıların dijital keşifteki konumu farklı bir yönden ayrıcalıklıdır. Erkekler çoğunlukla çözüm, analiz, teknoloji, spor gibi alanlarda “otorite sesi” olarak konumlandırılır. Stanford Üniversitesi’nin 2021 tarihli bir araştırması, erkek kullanıcıların teknik veya politik içeriklerde algoritmalar tarafından %37 oranında daha fazla önerildiğini göstermiştir.
Bu durum, erkeklerin sosyal medyada stratejik bir görünürlük biçimi geliştirdiğini gösterir. “Kendini göstermek” değil, “etkili görünmek” ön plandadır. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı, çoğu zaman sistemin rasyonel değerleriyle örtüştüğü için desteklenir. Ancak bu görünürlük, aynı zamanda belirli bir baskı biçimidir. Çünkü erkekler de kendi sınıfsal ve etnik kimlikleri üzerinden homojenleştirilir; beyaz, eğitimli, kentli profiller algoritmik olarak daha fazla öne çıkarılır.
Bu da “erkekliğin keşfedilebilirliği”ni toplumsal bir ayrıcalığa dönüştürür. Oysa farklı sosyoekonomik arka planlardan gelen erkeklerin dijital üretimleri, aynı ölçüde görünür olmaz. “Keşfet” tuşu, bu anlamda sadece kimlerin ilgi gördüğünü değil, kimlerin sessiz kaldığını da belirler.
---
[color=]4. Irk ve Sınıf: Görünürlük Politikalarının Sessiz Mağdurları[/color]
Sosyal medya algoritmaları, ırk ve sınıf farklarını da yeniden üretir. Pew Research Center’ın 2023 verilerine göre, siyahi ve Latin kökenli kullanıcıların içerikleri, benzer etkileşim oranlarına rağmen beyaz kullanıcıların içeriklerinden %21 daha az önerilmektedir. Bu fark, yalnızca bireysel değil, sistemiktir.
Dijital “keşfet” alanı, bu nedenle kültürel eşitsizliklerin vitrini haline gelir. Görünürlük, sadece estetik değil, politik bir meseledir.
Türkiye’de de benzer bir durum gözlenir. Kırsal bölgelerden, alt sınıf veya göçmen kimliğinden gelen kullanıcılar, algoritmik önyargılar nedeniyle daha az öneri alır. Bu da dijital sınıflaşmayı pekiştirir: kimisi “keşfedilir,” kimisi “kaybolur.”
Sizce keşfetmek, herkes için aynı anlama gelebilir mi? Yoksa bazı insanlar, daha baştan keşfedilmemek üzere mi kodlanıyor?
---
[color=]5. Sosyal Normlar ve Algoritmik Kültür: Görünür Olmanın Bedeli[/color]
“Keşfet” kültürü, aynı zamanda bir toplumsal norm üreticisidir. Kadınların güzel, erkeklerin başarılı, zenginlerin ilham verici görünmesi beklenir. Bu normlar, insanların kendi yaşamlarını buna göre şekillendirmesine yol açar.
Sosyolog Zeynep Tüfekçi’nin ifadesiyle, “Algoritmalar yalnızca davranışlarımızı izlemez, onları biçimlendirir” (Twitter and Tear Gas, 2017). Yani keşfet sayfası, sadece bizi yansıtmaz — bizi inşa eder.
Kadın kullanıcılar genellikle “beğenilen olmak” baskısını, erkekler ise “otorite olmak” baskısını hisseder. Sınıfsal farklar bu baskıyı derinleştirir: ekonomik gücü olanlar kendi görünümlerini profesyonelleştirirken, diğerleri görünürlük için kişisel mahremiyetini feda eder.
Görünür olmanın bedeli, çoğu zaman kendiliğindenliğin kaybıdır.
---
[color=]6. Gerçek Keşif: Algoritmanın Ötesinde Bir Dayanışma Alanı[/color]
Peki, keşfetmek gerçekten ne olmalı? Belki de keşif, algoritmanın sunduğu görüntüleri değil, onun dışına çıkan hikâyeleri bulmakla başlar. Kadınların dayanışma ağlarında birbirine destek olması, erkeklerin sosyal eşitlik konularında daha aktif bir sorumluluk üstlenmesi, dijital alanı dönüştürebilir.
Toplumsal cinsiyet farkları, doğru yorumlandığında zıtlık değil tamamlayıcılıktır. Kadınların empatik farkındalığı ile erkeklerin çözümcü yaklaşımı bir araya geldiğinde, “keşfet” artık sadece bir sekme değil, ortak bir bilinç alanına dönüşebilir.
Asıl keşif, görünmeyeni görünür kılmak değil midir?
---
[color=]7. Sonuç: Keşfetmek, Görmekten Fazlasıdır[/color]
“Keşfet tuşu hangisi?” sorusu, aslında basit bir teknoloji sorusu değil. Bu soru, dijital çağın en temel meselelerinden birine dokunur: kimlerin görülmeye değer bulunduğu, kimin sesi yankı bulduğu.
Belki de gerçek keşif, algoritmaların sunduğu “popüler” olanı değil, sessiz ama sahici olanı bulmakla mümkündür.
Kendi keşfet tuşumuzu yeniden tanımlayabilir miyiz?
Belki parmaklarımızda değil, vicdanımızda bir tuş vardır — bastığımızda, başkalarının hikâyelerini de görebildiğimiz bir tuş.
---
Kaynaklar:
- Safiya Noble, Algorithms of Oppression, NYU Press, 2018.
- Zeynep Tüfekçi, Twitter and Tear Gas, Yale University Press, 2017.
- Oxford Internet Institute, Gendered Algorithms and Visibility Online, 2022.
- Pew Research Center, Race and Digital Visibility Report, 2023.
- Stanford University, Gender and Algorithmic Bias in Social Platforms, 2021.
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste, 1984.
Bir sabah kahvemi alıp sosyal medya uygulamasını açtığımda, parmağım istemsizce “keşfet” sekmesine gidiyor. Orada ne var biliyorum: yüzler, markalar, tatil fotoğrafları, başarı hikâyeleri… Ama bir süre sonra fark ettim ki, bu “keşif” aslında bana dünyayı değil, algoritmanın seçtiği bir gerçekliği gösteriyor. O an kendi kendime sordum: “Keşfet tuşu hangisi gerçekten? Parmaktaki mi, yoksa zihnimizdeki mi?”
Bu yazı, görünürde basit bir dijital terim olan “keşfet” kavramını sosyal yapı, cinsiyet, ırk ve sınıf eşitsizlikleriyle birlikte ele almak için bir davettir. Çünkü dijital çağda keşfetmek, sadece merak değil; aynı zamanda kimin görünür olabileceğini, kimin sesinin duyulacağını belirleyen bir güç ilişkisi meselesidir.
---
[color=]1. “Keşfetmek” Ne Anlama Geliyor? Dijital Alanın Sosyolojisi[/color]
Sosyal medya platformlarında “keşfet” tuşu, algoritmaların kullanıcılara “ilgi çekici” içerikleri sunmasını sağlar. Ancak bu sistem, nötr değildir. Kültürel teorisyen Safiya Noble, Algorithms of Oppression (2018) adlı çalışmasında, algoritmaların toplumsal önyargıları yeniden ürettiğini savunur. Noble’a göre dijital keşif, özellikle kadınlar, siyahiler ve alt sınıflar için eşit olmayan bir oyun alanıdır.
Gerçek şu ki, “keşfet” sekmesi, kimlerin “keşfedilebilir” olduğuna karar verir. Bu, dijital dünyanın sınıfsal bir kapısıdır: görünürlük, erişim, beğeni ve takipçi, artık kültürel sermayenin bir parçası haline gelmiştir. Bourdieu’nün Habitus kavramıyla açıklarsak, dijital alışkanlıklarımız bile sosyal kökenimizin izlerini taşır. Orta sınıf bir kadınla, kırsal kökenli bir genç erkeğin keşfet sayfasında gördükleri farklıdır — çünkü sistem, kim olduğumuzu tahmin eder ve buna göre neyi “keşfetmemiz” gerektiğini belirler.
---
[color=]2. Kadınlar, Empati ve Görünürlük Mücadelesi[/color]
Kadınların “keşfet” alanındaki temsili, toplumsal cinsiyet normlarının dijital bir uzantısıdır. Kadın kullanıcılar sıklıkla dış görünüş, yaşam tarzı ya da ilişkisel paylaşımlarla öne çıkarılır. Bu durum, bireysel tercihlerden çok algoritmik yönlendirmelerin sonucudur. Oxford Internet Institute’un 2022 raporu, sosyal medya algoritmalarının kadın kullanıcıları %28 oranında daha fazla “görsel odaklı içerik üreticisi” olarak sınıflandırdığını ortaya koymuştur.
Bu, kadınların duygusal ve empatik yönlerini öne çıkaran kültürel bir kodla da örtüşür. Kadınların çevrimiçi görünürlüğü sıklıkla “estetik” veya “ilham verici” kimliklerle ilişkilendirilir. Ancak bu temsiller, kimi zaman kadının entelektüel üretimini gölgede bırakır. Bir kadın sanatçı, felsefi bir yazı paylaştığında değil, estetik bir karede “keşfedilir.”
Bu durum, empatiyle direniş arasında bir dengeyi doğurur: Kadınlar genellikle sosyal yapıların etkilerini duygusal bir farkındalıkla okur; ancak bu farkındalık bazen görünürlük için bir “performans”a dönüşebilir.
---
[color=]3. Erkekler, Çözüm Odaklılık ve Dijital Strateji[/color]
Erkek kullanıcıların dijital keşifteki konumu farklı bir yönden ayrıcalıklıdır. Erkekler çoğunlukla çözüm, analiz, teknoloji, spor gibi alanlarda “otorite sesi” olarak konumlandırılır. Stanford Üniversitesi’nin 2021 tarihli bir araştırması, erkek kullanıcıların teknik veya politik içeriklerde algoritmalar tarafından %37 oranında daha fazla önerildiğini göstermiştir.
Bu durum, erkeklerin sosyal medyada stratejik bir görünürlük biçimi geliştirdiğini gösterir. “Kendini göstermek” değil, “etkili görünmek” ön plandadır. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı, çoğu zaman sistemin rasyonel değerleriyle örtüştüğü için desteklenir. Ancak bu görünürlük, aynı zamanda belirli bir baskı biçimidir. Çünkü erkekler de kendi sınıfsal ve etnik kimlikleri üzerinden homojenleştirilir; beyaz, eğitimli, kentli profiller algoritmik olarak daha fazla öne çıkarılır.
Bu da “erkekliğin keşfedilebilirliği”ni toplumsal bir ayrıcalığa dönüştürür. Oysa farklı sosyoekonomik arka planlardan gelen erkeklerin dijital üretimleri, aynı ölçüde görünür olmaz. “Keşfet” tuşu, bu anlamda sadece kimlerin ilgi gördüğünü değil, kimlerin sessiz kaldığını da belirler.
---
[color=]4. Irk ve Sınıf: Görünürlük Politikalarının Sessiz Mağdurları[/color]
Sosyal medya algoritmaları, ırk ve sınıf farklarını da yeniden üretir. Pew Research Center’ın 2023 verilerine göre, siyahi ve Latin kökenli kullanıcıların içerikleri, benzer etkileşim oranlarına rağmen beyaz kullanıcıların içeriklerinden %21 daha az önerilmektedir. Bu fark, yalnızca bireysel değil, sistemiktir.
Dijital “keşfet” alanı, bu nedenle kültürel eşitsizliklerin vitrini haline gelir. Görünürlük, sadece estetik değil, politik bir meseledir.
Türkiye’de de benzer bir durum gözlenir. Kırsal bölgelerden, alt sınıf veya göçmen kimliğinden gelen kullanıcılar, algoritmik önyargılar nedeniyle daha az öneri alır. Bu da dijital sınıflaşmayı pekiştirir: kimisi “keşfedilir,” kimisi “kaybolur.”
Sizce keşfetmek, herkes için aynı anlama gelebilir mi? Yoksa bazı insanlar, daha baştan keşfedilmemek üzere mi kodlanıyor?
---
[color=]5. Sosyal Normlar ve Algoritmik Kültür: Görünür Olmanın Bedeli[/color]
“Keşfet” kültürü, aynı zamanda bir toplumsal norm üreticisidir. Kadınların güzel, erkeklerin başarılı, zenginlerin ilham verici görünmesi beklenir. Bu normlar, insanların kendi yaşamlarını buna göre şekillendirmesine yol açar.
Sosyolog Zeynep Tüfekçi’nin ifadesiyle, “Algoritmalar yalnızca davranışlarımızı izlemez, onları biçimlendirir” (Twitter and Tear Gas, 2017). Yani keşfet sayfası, sadece bizi yansıtmaz — bizi inşa eder.
Kadın kullanıcılar genellikle “beğenilen olmak” baskısını, erkekler ise “otorite olmak” baskısını hisseder. Sınıfsal farklar bu baskıyı derinleştirir: ekonomik gücü olanlar kendi görünümlerini profesyonelleştirirken, diğerleri görünürlük için kişisel mahremiyetini feda eder.
Görünür olmanın bedeli, çoğu zaman kendiliğindenliğin kaybıdır.
---
[color=]6. Gerçek Keşif: Algoritmanın Ötesinde Bir Dayanışma Alanı[/color]
Peki, keşfetmek gerçekten ne olmalı? Belki de keşif, algoritmanın sunduğu görüntüleri değil, onun dışına çıkan hikâyeleri bulmakla başlar. Kadınların dayanışma ağlarında birbirine destek olması, erkeklerin sosyal eşitlik konularında daha aktif bir sorumluluk üstlenmesi, dijital alanı dönüştürebilir.
Toplumsal cinsiyet farkları, doğru yorumlandığında zıtlık değil tamamlayıcılıktır. Kadınların empatik farkındalığı ile erkeklerin çözümcü yaklaşımı bir araya geldiğinde, “keşfet” artık sadece bir sekme değil, ortak bir bilinç alanına dönüşebilir.
Asıl keşif, görünmeyeni görünür kılmak değil midir?
---
[color=]7. Sonuç: Keşfetmek, Görmekten Fazlasıdır[/color]
“Keşfet tuşu hangisi?” sorusu, aslında basit bir teknoloji sorusu değil. Bu soru, dijital çağın en temel meselelerinden birine dokunur: kimlerin görülmeye değer bulunduğu, kimin sesi yankı bulduğu.
Belki de gerçek keşif, algoritmaların sunduğu “popüler” olanı değil, sessiz ama sahici olanı bulmakla mümkündür.
Kendi keşfet tuşumuzu yeniden tanımlayabilir miyiz?
Belki parmaklarımızda değil, vicdanımızda bir tuş vardır — bastığımızda, başkalarının hikâyelerini de görebildiğimiz bir tuş.
---
Kaynaklar:
- Safiya Noble, Algorithms of Oppression, NYU Press, 2018.
- Zeynep Tüfekçi, Twitter and Tear Gas, Yale University Press, 2017.
- Oxford Internet Institute, Gendered Algorithms and Visibility Online, 2022.
- Pew Research Center, Race and Digital Visibility Report, 2023.
- Stanford University, Gender and Algorithmic Bias in Social Platforms, 2021.
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste, 1984.