Kışın alçı yapılır mı ?

Ilay

Yeni Üye
Kışın Alçı Yapılır mı? – Bir Evin, Bir Ruhun ve Bir Sezonun Hikâyesi

Bir akşamüstüydü. Rüzgâr, sokağın ucundaki kavak ağacını savuruyor, gökyüzü gri bir yorgunlukla kasabanın üzerine çöküyordu. Forumda yıllardır tanıdığım birkaç arkadaşla yazışırken konumuz, hiç beklenmedik bir yerden çıktı: “Kışın alçı yapılır mı?”

O an, ekranın karşısında otururken, zihnim beni on yıl öncesine —soğuk bir aralık akşamına— götürdü. Çünkü bu soru, sadece duvarların değil, insanların da ne zaman onarılabileceğini sorgulatan bir hikâyeyi hatırlatıyordu bana.

---

1. Bölüm: Duvarların Arasında Kalan Sesler

Kasabanın en eski evlerinden birinde yaşayan Elif ve eşi Cem, evi yenilemeye karar verdiklerinde yılın en soğuk günleri başlamıştı. İnşaat ustası Mahir, karla kaplı avludan içeri girerken başını sallamıştı:

> “Kışın alçı tutmaz, Cem Bey. Soğukta nem don olur, duvar nefes alamaz.”

Ama Cem, bir mühendis olarak sayılarla düşünüyordu.

> “Isıtıcı koyarız Mahir Usta. Nem oranını sabit tutarız. Zaman kaybetmeden bitirebiliriz.”

Elif ise sessizdi. Pencereden dışarı, uçuşan kar tanelerine baktı. Onun için mesele sadece duvarların düzgünlüğü değildi; o evin içinde yeniden umutla yaşamak istiyordu. Bir yıl önce kaybettikleri bebeklerinin odası hâlâ boştu. Ve belki de “yeniden başlamak” hissi, duvarlara değil, kalbine alçı çekmekti.

---

2. Bölüm: Kışın Soğuğu, İnsan Sıcağı

Mahir Usta, eski yöntemlerin adamıydı. “Kışın alçı yapılmaz” derdi, ama içten içe Cem’in ısrarını da saygıyla karşılardı.

Bir sabah, işçilerden biri sobayı yakmayı unuttu. İçerideki nem yoğuştu, duvarlar terledi. Cem hesap defterini karıştırırken Mahir Usta elini duvara sürdü:

> “Bak evlat,” dedi, “bazen duvarın dilini anlamak lazım. Her şey hesapla olmaz.”

Elif o sırada çay demliyordu. Sessizce dinledi.

> “Belki de,” dedi içinden, “hayatta da bazı yaralar, sadece zaman ve sıcaklıkla kurur.”

Kışın alçı yapılır mıydı gerçekten? Belki yapı olarak riskliydi, ama o evin içinde, herkes bir şekilde kendi onarımını yapıyordu.

---

3. Bölüm: Erkekler ve Kadınlar, Strateji ile Şefkat Arasında

Forumda bu hikâyeyi paylaşırken, bir arkadaşım şöyle yazmıştı:

> “Erkekler çözüm arar, kadınlar anlamaya çalışır. İkisi birleşmeden hiçbir şey tam olmaz.”

Cem’in mühendisliği, Elif’in sezgileriyle çarpışıyor, ama sonunda dengeyi buluyordu. Cem, ısıtma sistemini kurarken Elif, duvarların nefes alabilmesi için bitkiler yerleştiriyordu. Onların evinde strateji ve empati birbirini tamamlıyordu.

O ev, bir ülkenin küçük bir aynası gibiydi aslında:

Erkek aklın planı, kadın yüreğin sezgisiyle birleştiğinde, toplumun da yapısı sağlamlaşıyordu. Tarih boyunca Anadolu evlerinin temelinde de bu birliktelik vardı. Erkek taşı dizer, kadın o taşı yuvaya dönüştürürdü.

---

4. Bölüm: Tarihten Bugüne “Kışın Yapı” Geleneği

Osmanlı döneminde bile kışın alçı işlerine ara verilirdi. Havanın kuru ve sıcak olduğu bahar ayları tercih edilirdi. Ancak Doğu Anadolu’da, taş yapılar içinde yaşayan halk, kışın bile kendi yöntemleriyle duvar tamiri yapardı: yoğurt, kireç ve saman karışımıyla yapılan halk alçısı, sıcaklığın az olduğu günlerde bile dayanıklı olurdu.

Bu bilgiye Erzurumlu bir restoratörün 2019’da yayımladığı makaleden ulaşmıştım: “Geleneksel Yapı Malzemelerinde İklimsel Uyum”.

O dönemde insanlar, doğayla kavga etmeden, onunla uzlaşarak üretmeyi biliyordu. Bugünse teknolojiyle hızlanmış olsak da, sabrın yerini hâlâ hiçbir şey tam dolduramıyor.

---

5. Bölüm: Onarımın Gerçek Anlamı

Bir gün, Mahir Usta elinde sıva malasıyla Elif’e döndü:

> “Bu duvar tutmaz sanmıştım ama bak, senin sayende kurudu gibi.”

Elif gülümsedi.

> “Ben sadece sobayı yakmayı unutmadım, o kadar.”

Ama aslında o, her gün o eve biraz daha nefes üfledi. İçine şiir, dua, umut kattı.

Cem de sonunda fark etti ki, mühendislik yalnızca ölçü değil; his de istiyordu.

Kış sonunda ev tamamlandığında, o boş oda artık bir yasın değil, yeni bir başlangıcın sembolüydü.

---

6. Bölüm: Forumda Yansımalar

Hikâyeyi paylaştıktan sonra forumda onlarca yorum geldi.

Bir kullanıcı şöyle yazmıştı:

> “Kışın alçı yapılmaz derler ama bazı tamiratlar da ancak kışta yapılır; çünkü yazın herkes güçlüdür, ama soğukta onarılmak cesaret ister.”

Bir diğeri ekledi:

> “Belki de mesele alçının tutması değil, bizim tutunabilmemizdir.”

O yorumlar arasında bir sessizlik anı yaşandı. Sanal bir forumda, gerçek bir sıcaklık doğmuştu.

---

7. Bölüm: Okuyucuya Soru – Peki Sizin Kışınız Ne Zaman?

Her birimizin hayatında bir “kış alçısı” vardır.

Bir duvar, bir kalp, bir ilişki... Soğuk, nemli, zor koşullarda yeniden şekillendirmeye çalıştığımız bir şey.

Kışın alçı yapılır mı?

Teknik olarak belki zor. Ama bazen soğuğun tam ortasında, içimizin sıcaklığıyla en sağlam yapılar kurulur.

Siz hiç, kışın bir şeyi onarmaya çalıştınız mı?

Belki bir dostluğu, belki bir inancı, belki kendinizi…

Duvar kuruyana kadar sabredip, o duvarın her çatlağında yeniden nefes alabildiniz mi?

---

Son Söz: Alçıdan Öte – İnsan Dayanıklılığı

Kışın alçı yapmak, aslında bir direniştir.

Soğuğa, umutsuzluğa, “bekle baharı” diyen seslere karşı kendi sıcaklığını üretmektir.

Tıpkı Cem ve Elif gibi, bazen bilimle duygunun, stratejiyle sezginin birleştiği o noktada en sağlam yapılar kurulur.

Ve belki de o zaman anlarız:

Bazı duvarlar kışta yapılır, çünkü insan en çok soğukken ısınmayı öğrenir.