Kitap Eleştirisi: “Doğanın Ağırlığı”, Clayton Page Aldern

dunyadan

Aktif Üye
Bu “Pandora'nın Kutusu”ndaki bazı açıklamalar pratik soruları gündeme getiriyor. Öğrencilerin 90 derecelik bir günde yapılan bir sınavda başarısız olma olasılıkları yüzde 10 daha fazlaysa, güney iklimlerindeki çocukların sınav puanları buna göre mi yuvarlanmalı? Daha yüksek sıcaklıklar şiddete yol açıyorsa, sıcak bir gün sanığın suçluluğunun belirlenmesinde hafifletici bir faktör olarak mı değerlendirilmelidir? Ebeveynler çocuklarını tropik bölgelerde yetiştirme konusunda uyarılmalı mı?

Her türlü sarhoşluk gibi, en kötü senaryoda zevk, akşamdan kalmalığa yol açabilir. Bu bulguların çoğu tahminlere dayandığından, eski bilim adamı Aldern, nitelikleri dahil etme konusunda dikkatli davranıyor. Sıcaklığın ölümcül öfke üzerindeki etkisini göstermek için “Suç ve Ceza”dan alıntı yaptıktan hemen sonra, “Burada fazla ileri gitmemek önemli” diye yazıyor. Bir ekonomistin iklim değişikliğinin 2010 ile 2099 yılları arasında ilave 22.000 cinayete, 2,2 milyon hırsızlık vakasına ve 180.000 tecavüz vakasına neden olacağı tahminini aktardıktan sonra, “Gerçek değerlere dikkat etmeyin” diye yazıyor. Gelecek yaz sıcak bir göle atlayıp burun tıkacı takmak isteyebilecek okuyucuları uyardıktan kısa bir süre sonra, beyin yiyen amiplerden kaynaklanan enfeksiyonlar “nispeten nadir olmaya devam edecek” diye yazıyor. Özetle: “Kıyamet telaşının yorucu olduğunu biliyorum. Ama yine de endişelenmelisin.”

Bu akıntıya boyun eğip endişelenmemek mümkün değil. Öte yandan, iklim değişikliğinin zihinlerimiz, ruh halimiz ve ruh halimiz üzerindeki etkilerinden endişe etmek için havada ALS tehlikesinin olmasına gerek yok. İklim değişikliğinin deviyle yüzleşmeye cesaret eden hiç kimse, onun zihin değiştirici etkisinden kaçamaz. Hem gözlemlenemeyecek kadar yavaş hem de dişlerini gıcırdatacak kadar hızlı görünen bir çözüme entelektüel ya da duygusal olarak nasıl tepki verilir? milyarlarca canlının düşüncesizce ve ayrım gözetmeksizin katledilmesine; siyasetimizin beceriksizliğine ve endüstrilerimizin psikopatik rüşvetçiliğine; aramızdaki en zayıfların en şiddetli acıları çektiği gerçeğine; bir medeniyetin kasıtlı olarak yok edilmesine mi? Fiziksel dönüşümün büyüklüğü zihni bunaltıyor.

Aldern, iklim korkusu ya da iklim iletişimi, nörofelsefe ya da politika hakkında bir kitap yazmadığını, bunun yerine “çevresel değişimin beyne doğrudan müdahaleleri” hakkında bir kitap yazdığını iddia ediyor. Yine de, başka bir yerde belirttiği gibi, “bilardoda bank atışları hala sayılıyor.” İster kontrol edilemeyen bir yangın bölgesinde, ister kasırga yolunda yaşıyor olun, ister ılık göletlerde yüzüyor olun, onun temel görüşleri geçerlidir ve vurgulanmayı hak etmektedir. Aldern, iklim değişikliğinin bizi nasıl değiştirdiğini sormaya cesaret eden ender yazarlardan biri.

Aldern, “Dünyayı olduğu gibi modellemek beyninizin işidir” diye yazıyor. “Ve dünya değişiyor.” Biz de onunla birlikte değişiyoruz. Daha şüpheci, paranoyak, kaygılı, depresif, dikkati dağılmış, nihilist ve öfkeli oluruz. Hepimiz değil ve her zaman değil. Bazıları, Aldern'in okuyucularına söylediği gibi, daha büyük bir empati, dayanıklılık, kolektif eylem ve boru hattı sabotajıyla karşılık veriyor.

Ancak bu sadece farklı türde bir mutasyon: bir antikor tepkisi. Bu büyük dönüşüm şimdiden iç yaşamlarımızı yeni yeni anlamaya başladığımız şekillerde deforme ediyor. Aldern, iklim değişikliğinin sadece burada olmadığını yazıyor. O bizim içimizdedir. Ve yayılıyor.

DOĞANIN AĞIRLIĞI: Değişen iklim beynimizi nasıl değiştiriyor? | Yazan: Clayton Page Aldern | Dutton | 320 s. | 30$