Kitap Eleştirisi: Janice Hallett'in “Alperton Meleklerinin Gizemli Hikayesi”

amerikali

Aktif Üye
Sıkıcı “ölü sarışın, medyadaki abartı, polisin beceriksizliği, şanslı psikopat” şablonuna dayalı cinayet davaları yazmaktan bıkan Amanda Bailey, bu provokatif vakayı yeniden ele almaya karar verir. İlk görevleri, görünüşte sosyal yardım sisteminde kaybolan ve artık bir yetişkin olan ve bu nedenle test konusu olarak adil bir oyun olan bebeği bulmaktı. Ancak gerçeğe giden yol kaygan ve taşlarla doludur. Davayla bağlantısı olan kişiler ölmüş, takip edilemiyor ve konuşmak istemiyorlar. Başka bir yazar Oliver Menzies de aynı hikayeyi takip ediyor. Amanda'nın kitap editörü Pippa baskıyı artırır.

“Kısa soru: Bebeği henüz bulamadınız mı?” Pippa, Amanda işe başladıktan iki gün sonra bir e-posta yazar.

Kitap ilgi çekici bir gizem işlevi görüyor; yıllar önce gerçekte ne oldu? – ama Amanda'nın alaycı, kibitleme yazarı Ellie Cooper'ın gözlemlediği ve yorumladığı, Amanda ile Oliver arasındaki kavgacı ilişkiye dair bir hikaye olarak da aynı derecede tatmin edici. Aynı zamanda ayakkabı derisi araştırmasının sevinçlerine ve hayal kırıklıklarına da pek de benzemeyen bir övgüdür, özellikle de vakanın bu kadar çılgın ve karmaşık olduğu bir dönemde.

Amanda, potansiyel görüşme yapılacak kişileri pohpohlayan ve bazen de yalan söyleyen çevik, bazen acımasız bir araştırmacıdır. Kaynaklarından bazıları başarısız oluyor, bazıları onları yanıltıyor, bazıları ise çok fazla şeyi açıklamaktan korkuyor. Endişe verici olan ise birçok insanın herhangi bir bilgiyi açıklamadan hemen önce ölümcül kazalar yaşamasıdır.

Amanda bir arkadaşına şöyle yazıyor: “Araştırma için veya uzmanlara ödeme yapmak için bütçe yok.” “Bu gidişle kitabın tamamını tamamlamam gerekecek.”

Bu arada, Gabriel'le hapishanede yaptığı bir röportajın ardından Oliver'ın, onun kötü niyetli psişik enerjisine karşı beklenmedik bir şekilde savunmasız olduğu ortaya çıkar. Amanda'nın kaydettiği bir konuşmada “Karşısına oturduğumda onun bir baş melek olduğuna inandım” diyor. (“İkinizin bu konuşmayı yaptığınıza inanamıyorum,” diye araya giriyor Ellie, transkriptte.)