Kitap İncelemesi: Palo Alto, Malcolm Harris

dunyadan

Aktif Üye
Ancak Harris istisnaları tanımıyor. Japonların tutuklanmasıyla ilgili tartışmasını ele alalım. “Beyaz üstünlüğünü ve ayrımcılığını benimsemenin, beyaz olmayan belirli bir yeteneği feda etmek anlamına geldiğinin” bir örneği olarak (Amerika’nın karmaşık ve gelişen ırksal tutumlarının, “Palo Alto Sistemi” tarafından somutlaştırılan beyaz üstünlüğü için bir ana planın parçası olduğuna dair kaba bir iddia) Yumurtadan çıktı)), ailesiyle birlikte gözaltında tutulan ve daha sonra “Kaliforniya’dan resmen sınır dışı edilen” ve bu nedenle yurtdışında okumaya zorlanan heykeltıraş Ruth Asawa’nın öyküsünü aktarır.

“Bay Area sanatçılarının Japon fikirleri ve biçimleriyle oynamaya başladıkları bir zamanda, Japon kökenli sanatçılar devlet tarafından yasaklandı” diye yazıyor ve Japon asıllı tüm sanatçıların devlet tarafından yasaklandığını ima ediyor. Bu doğru değil. Tek bir örnek vermek gerekirse, Topaz’da tutukluyken Berkeley’deki profesörlüğünden süresiz izin alan sanatçı Chiura Obata, Ocak 1945’te California Üniversitesi Başkanı Robert Sproul tarafından eski durumuna getirildi.

Palo Alto, Asawa’larla dolu ve California tarihinin bu çirkin yüzü anlatılmalı. Ancak kitapta neredeyse hiç obata yok ve Harris’in “olumlu” hikayelerin kapitalizmin karanlık gerçekliğini örten vitrin süsü olduğuna dair inancından açıkça beslenen bu seçim önyargısı, kitabın güvenilirliğini ciddi şekilde zedeliyor.

Daha da rahatsız edici olan şey, Harris’in radikalizminin birden fazla kez onu, Robespierre’den Stalin’e ve Mao’ya kadar ütopik devrimcilerin benimsediği şiddet araçlarını meşrulaştıran bir amaçlar etiğini savunmaya yöneltmiş olmasıdır. Liberal siyasetçi Allard Lowenstein’ın 1980’de öldürülmesini, aşırı sol tarafından bir satış olarak görülen, “eve uyumaya gelen tavuklar” olarak nitelendiriyor ve Workers Vanguard’ın manşetinde “Allard için gözyaşı yok” yazan bir Workers Vanguard makalesinden alıntı yapıyor. Lowenstein!” Radikal gazete, cinayeti doğrudan Stalinist bir risaleden bir analizle özetledi: “Partiler verildi, zaferler ve yenilgiler oldu.” Harris şöyle yazıyor: “Bulabildiğim kadar iyi bir özet.”

Veya Kara Panter Partisi’nin kurucu ortağı Huey Newton’un Oakland polis memuru John Frey’i ölümcül bir şekilde vurduğu 1967 karşılaşmasını ele alalım. Harris, “Ekim ayında,” diye yazıyor, “yanlış giden bir araba durağı bir domuzun ölümüne neden oldu ve Huey cinayetten tutuklandı.”

Bilimsel sosyalizmin büyük dağına bir kez tırmanıldığında, bir liberalin ya da bir “domuzun” öldürülmesi, devrimci mücadelede bir tali mesele, bir çarpışma haline gelir. John Frey, Harris’in raporunda isimsiz kalıyor.

Harris ayrıca anlatısını bozabilecek tarihsel gerçekleri de atlıyor. Harris, kitabının tamamının kapitalizmin Marksist bir eleştirisi olmasına rağmen, 20. yüzyılın bu ekonomik sisteme alternatifler yaratmaya yönelik iki büyük girişiminin on milyonlarca cana mal olan korku gösterileri olduğu gerçeğinden hiç bahsetmiyor.